İnsanoğlunun en temel ihtiyaçlarından biri olan güvenli bir yaşam alanı, bazıları için cehenneme dönüşebiliyor. Son günlerde yaşanan bir olay, birlikte yaşadığı kadına ruhsal ve fiziksel şiddet uygulayan bir erkeğin karanlık yüzünü gözler önüne serdi. Olay, toplumda kadına yönelik şiddeti bir kez daha tartışma konusu haline getirirken, şiddetin boyutları ve sebepleri üzerine derin bir düşünme fırsatı sundu.
Olay, geçtiğimiz gece saatlerinde bir apartman dairesinde meydana geldi. 32 yaşındaki Ayşe K., birlikte yaşadığı 35 yaşındaki Ali M. tarafından korkunç bir şekilde saldırıya uğradı. Gözaltına alınan Ali M., ifadesinde tartışmanın sıradan bir sebepten kaynaklandığını iddia ederek kendini savunmaya çalıştı. Ancak olayın şiddet boyutları ve Ayşe K.’nın başına gelenler, bunun sıradan bir tartışma olmadığını açıkça ortaya koyuyor.
Ali M.'nin konuyu yalnızca sözlü tartışmalarla değil, fiziksel şiddetle devam ettirmesi, Ayşe K.'nın hayati açısından son derece tehlikeli bir duruma düşmesine sebep oldu. Çevredeki komşuların sesleri duyması üzerine polise haber verilmesiyle olay yerine gelen güvenlik güçleri, Ayşe K.’yı yaralı halde buldular. Hemen hastaneye sevk edilen kadın, yapılan ilk müdahelenin ardından hayati tehlike atlattı, ancak yaşadığı travma onun psikolojik durumunu derinden etkiledi.
Bu tür olayların artarak devam etmesi, toplumda ciddi bir çürümeye işaret ediyor. Kadına yönelik şiddet, yalnızca fiziksel bir saldırıdan ibaret olmayıp, psikolojik ve ekonomik şiddeti de kapsayan çok boyutlu bir sorun. Uzmanlar, bu tür durumların temelinde genellikle toplumsal cinsiyet eşitsizliği, eğitim eksiklikleri ve var olan erkek egemen yapıların etkili olduğunu vurguluyorlar. Yasaların yetersizliği ve toplumsal duyarsızlık da bu sorunun derinleşmesine katkıda bulunan diğer etkenler arasında yer alıyor.
Ayşe K.’nın yaşadığı bu trajik olay, kadınların sadece fiziksel olarak değil, duygusal ve psikolojik olarak da nasıl zarar gördüğünü gösteriyor. Kadına yönelik şiddetle mücadelede toplumun her kesiminin üzerine düşen görevler var. Eğitim, bilinçlenme, yasaların etkin bir şekilde uygulanması ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, şiddeti önlemek için atılması gereken önemli adımlardan bazıları. Bu tür olayların bir daha yaşanmaması için daha duyarlı, daha bilinçli ve daha dayanışma içinde olunması gerektiği ortada.
Olayın ardından sosyal medyada ve birçok platformda kadın hakları savunucuları, Ayşe’nin yaşadığı durumu gündeme taşıyarak, benzer olayların önlenmesi için farkındalık yaratmaya çalıştı. “Kadına Şiddet Sıfır Tolerans” teması ile başlatılan kampanyalar, toplumun her kesimini bu konuda bilinçlendirmeyi hedefliyor. Birçok kadın kuruluşu, bu tür şiddet olaylarının artmaması adına çeşitli eğitici programlar ve seminerler düzenlemekte ve bu tür vakaların daha fazla gündeme gelmesini sağlamaktadır.
Ayşe K. şu an tedavi sürecinin yanı sıra, psikolojik destek de almaktadır. Kendisi ve benzeri duruma düşen kadınların yaşadığı travma, yalnızca fiziksel yaralarla sınırlı kalmamaktadır. Uzun vadede, yaşananların yarattığı psikolojik etki, memnuniyet kaybı ve toplumsal hayattan kopma gibi birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Bu nedenle, destek mekanizmalarının da kuvvetli ve etkin bir şekilde çalışması büyük önem taşımaktadır. Toplum olarak, bu tür olayların yaşanmaması için el birliği ile mücadele etmeliyiz.
Unutulmamalıdır ki, bir toplumun medeni anlayışını ve ilerlemesini belirleyen en önemli etkenlerden biri, kadınlara karşı gösterilen saygı ve şiddetin önlenmesi konusundaki kararlılıktır. Bu tür trajediler tekrarlanmadan, tüm bireylerin, aydınları, STK’ları ve devletin bir arada hareket etmesi şarttır. Hepimizin görevi, daha güvenli bir gelecek için sesimizi yükseltmek ve bu tür olaylara göz yummamaktır.