Son günlerde medyada yer alan bir olay, sadece Türkiye'de değil, dünya genelinde kadınlara yönelik şiddetin ve aile içi şiddetin korkunç boyutlarını bir kez daha gözler önüne seriyor. Hatay ilinde meydana gelen olayda, bir gencin eski sevgilisi üzerinde gerçekleştirdiği işkence, toplumun sessiz kalmaması gereken bir olayı daha gün yüzüne çıkarıyor. Eski sevgilisiyle yaşadığı sorunlar sonucunda, gencin abisi tarafından azmettirilmesi ve sonrasında gerçekleştirilen bu vahşi saldırı, detayları ile düşündürüyor.
Olay, sokakta gerçekleşti. İddiaya göre, 20 yaşındaki Mehmet isimli genç, eski sevgilisi Zeynep'i görünce hâlâ ona karşı hissettiği kıskançlıkla kontrolünü kaybetti. Zeynep, eski sevgilisiyle yollarını ayırdıkları için hayatına yeni bir yön vermek istemekteydi. Ancak, Mehmet’in abisi Halil, kardeşinin eski sevgilisini "çİğ çiğ yiyeceğim" şeklinde tehdit ederek, bu durumu daha da kötüleştirdi. Halil, Zeynep'in korkusunu derinleştirirken, Mehmet'i arkasından cesaretlendirerek onun şiddet eylemine yönlendirdi.
Bir grup arkadaşıyla yaşanan bu trajik olay, infiale yol açtı. Saldırı sırasında, Halil'in "Onunla nasıl olabileceğini göreceksin!" şeklindeki tehditleri ve Mehmet'in yaşadığı öfke, Zeynep'in kulağını ve burnunu koparma aşamasına kadar gitti. Zeynep, olay yerine gelen polisin yardımıyla kurtarılırken, yaşadığı şok ve travma, toplumun bu konuda ne kadar büyük tepki göstermesi gerektiğini bir kez daha gösterdi.
Bu olay, sadece kurban için değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet meseleleri açısından da büyük bir etki yarattı. Kadına karşı her türlü şiddetin durdurulması gerektiği fikri, özellikle sosyal medya platformlarında açılan tartışmalarla birlikte yavaş yavaş daha geniş kitlelere ulaşmaya başladı. Kadın hakları savunucuları, bu tür olayların önlenmesi için daha fazla eğitim ve farkındalık çalışmaları yapılması gerektiğini vurguladı. "Kimse, bir insanı bu tür bir muameleyi hak etmez" mesajı, toplumun çeşitli kesimlerinden yükseldi.
Olayla ilgili yerel polis bir açıklama yaparak, Mehmet ve Halil’in gözaltına alındığını ve adli sürecin başlatıldığını duyurdu. Adaletin sağlanması için mücadele eden pek çok insan, Zeynep’in sadece kendisi için değil, tüm kadınlar için bir sembol olmasını istiyor. Bu tür olayların tekrarlanmaması için her bir bireyin sesini yükseltmesi ve cezai yaptırımların artırılması gerektiği düşünüldü. Zeynep’in durumunun, yalnızca kendi hikayesi değil, binlerce kadının hikayesi olduğu ve bu sebeple bu tür olayların önlenmesi adına toplumsal bir seferberliğe dönüşmesi gerektiği vurgulandı.
Sonuç olarak, bu tür korkunç olayların önüne geçmek için toplumun tüm kesimlerine büyük sorumluluklar düşmektedir. Eğitim, hukuki yaptırımlar ve toplumsal farkındalık, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde öncelikli hedefler olmalıdır. "Ne olursa olsun, ben sessiz kalmayacağım" diyen kadınların sesleri, gelecekte daha güvenli bir dünya hayalini gerçekleştirmek üzere büyümeye devam edecektir. Zeynep gibi pek çok kadının yaşadığı acılar, adaletin tecelli etmesi için gereken motivasyonu artıracak ve toplumda köklü değişimlerin önünü açacaktır.
Zeynep’in yaşadığı bu trajik olay, sadece bir kadının değil, erkeklerin ve toplumun da yeniden düşünmesini gerektiren bir durumdur. Korkunç bir şiddet eylemi sonucunda yaşananlar, umuyoruz ki bir daha yaşanmaz ve her birey, saygı, sevgi ve eşitlikle dolu bir dünyada yaşayabilir.